7 Mart 2012 Çarşamba

Öğrenci Yazıları


ANI YAŞAMAK

Hayat en sevdiğimiz ve en sevmediğimiz anılarla dolu,en güzel günlerle geçmiş olsa da bir gün herşeyi unutacağımız bilmek aslında çok acı...
Hayat elbet bir gün bitecek ama önemli olan bittiği değil nasıl bittiğidir.
İnsan hayatının bir sür dönemi vardır. Bebeklik dönemi,çocukluk dönemi,ergenlik dönemi,yetişkinlik dönemi,yaşlılık dönemi vardır. Bunlardan en sonuncusu yaşlılık dönemidir. Yaşlılık döneminde vücudumuz artık görevini yavaş yavaş yitirmeye ve vücut bir süre sonra hastalanmaya başlar.
Günümüzde yaşlılarda,şeker,tansiyon ve kalbin yanısıra alzhemir hastalığı gibi çeşitli hastalıklar da vardır. Beyin artık dinçliğini kaybetmiş ve bir süre sonra önemli anılarını,kimliğini ve yaşamının ne olduğunu unutmaya başlar.
Bir gün annemin arkadaşının evine gittik;meğer babası alzhemir hastasıymış,onu ziyaret edecekmişiz. Adam 10 yıl önce ölen eşinin yaşadığını ve bu saate kadar nerede olduğunu soruyordu kızına. Annemin arkadaşı ise annesinin 10 yıl önce öldüğünü söylediğinde adamın yüzündeki üzüntüyü ve şaşkınlığı görmeniz gerekti. Adam sanki öldüğünün daha yeni öğrenmiş gibi şaşırmış ve yıllar önce yaşadığı üzüntüyü tekrar tekrar yaşıyordu. Annemin arkadaşının babası,hem yıllar içinde yaşadığı güzel anıları hem de yaşadığı tatsızlıkları unutuyordu. Bazen kızını bile tanımadığı oluyormuş. Kızı bir yere gidip geldikten sonra ‘Sen kimsin?’ diyormuş. Kızı babasının onu her tanımamasında üzülüyor ve ne yapacağını bilemiyormuş.Bunları anlatırken adam birden  ‘Kızım nerede?’dedi. Bunu duyan kızı ‘Burdayım’deyince;babası şaşırıp’Sen ne zaman büyüdün?’ dedi. Çaresiz yüzüne bakakaldık.
Annem ve arkadaşı kendi sohbetlerine daldıklarında ben hayatımda ilk kez karşılaştığım bu insan ve bu hastalık için hayallere dalmıştım bile. Çok sabit duruyor ve gözleri bir noktaya bakıyordu. Bu kadar derin ne düşünüyordu? Düşünüyor muydu acaba? Bir anda irkildim. Bir şeyler söyledi. Hiçbirşey anlamadım. Onu anlamak istedim. Tekrar etmedi ve yine derin düşüncelere daldı. Onun için dileğim umarım güzel şeyler hatırlıyordur.
Bir zamanlar onun bebeği olan bu genç hanı,annemin arkadaşı,şimdi ona,babasına,kendi bebeği gibi bakıyor. Ellerine sağlık.
Bu günden sonra unutkanlık denilen hastalığa bakışım değişti. Lütfen toplumda oluşan bunama hastalığı denilen hastalığa olan bakış açısını değiştirmeye çalışalım. Hepinize anı yaşamanız (Carpe diem) dileğiyle...
Sağlıklı günler dilerim.


HACER ÇOBAN 8-E 1841





CUMHURİYET 88. YILINDA 


     Ulu Önder Atatürk ve değerli çalışma arkadaşlarının büyük çabalarla kurmayı başardıkları Cumhuriyetimizin 88. yıl dönümündeyiz. En büyük bayramımızdır; 29 Ekim... Kutlamalar yapacağız, sokaklardaki coşkular, hepimizin içinde o heyecan. İçimi hep kıpır kıpır eder, kalbimi en taze Cumhuriyet sevgisi doldurur; 29 Ekim...


     Ne çok şey çağrıştırıyor aslında değil mi? Bir Cumhuriyeti Büyük Önderimizin ettiği mücadeleyi anlatıyor. Her yıl sevincini en içten duygularımzla hissetiğimiz, her yıl kutladığımız Cumhuriyetimizi kolay kazanmadık. Cumhuriyet... Atatürk’ün önderliğinde Türk halkının yarattığı dev bir eser. Çok şey çağrıştırıyor aslında. Cumhuriyet bizim en büyük heyecanımız olmalı. Yaşadığımız en tatlı çocukluk, şölenlerle renklendirilmiş olmalı. En iyi lider, bize kendimizi yönetmemizi öğreten değil midir?


     Atatürk, o iyi bir önder. Erdemli insanların yönetimi Cumhuriyet; ne top, ne tüfek ne de deri bir kuvvet. Silahları kazma kürek ve vatan için çarpan yürekleriydi. Biz bu memleketin; kanı, kemiği, etiyiz. 29 Ekim’de kurtardık Cumhuriyetimizi. O tarihti yeni bir ayın parladığı, 29 Ekim. Adı Cumhuriyetti bu parlak ayın. Dileğim, milletimizden yeni Mustafa Kemal’ler doğmasıdır.Boşa mı bekliyorum? Evet. Gelmeyecek. Mustafa Kemal’in bizlere öğretmeye çalıştığı, medet ummamaktır. İlerlemek için çalışmalıyız, çalışmak için istemeliyiz. Ulu Önder Atatürk bize ışıklı bir yol sundu. Bu yolda ilerleyip ilerlememek bizim elimizde.Haydi uğraşalım, birşeyler yapalım. Atatürk’ün evlatlarıyız biz. Geçmişe bakıp günümüz için ders almalıyız. Anlamalıyız onu. Milletine verdiği değeri... Onun izinde gidelim. Devrimin ışığını yüreğimizde hissedelim. Türk genci Atatürkçü olmak zorunda. Türk genci yalnızca gerçekleri görebilmek, okumak ve anlamak zorunda... Önümüzdeki yollar belli! Ya ışıklı yolların sonundaki aydınlık gelecek, ya da karanlıkların içinde geri kalmışlık!


Seçim bizim!


CUMHURİYET BİZİM!




Buse Cantank


7-D 1532



   İSTANBUL


     Araştırmalarıma göre İstanbul 28 defa kuşatılmış ve alınamamıştır. Nihayet Fatih Sultan Mehmet ve Büyük Türk Ordusunun olağanüstü mücadelesiyle 1453 yılında fethedilmiştir.
Bu zaferle birlikte Bizans İmparatorluğu tarihe karışmış, Orta Çağ sona erip Yeni Çağ
Başlamıştır.


     Çağların açılıp kapanmasına sebep olan bu şehir tüm insanlık için neden bu kadar kıymetli? Tüm dünya devletleri değerli bir mücevhere sahip olmak için binlerce yıl savaşıp durmaktadırlar.


     İstanbul sayısız medeniyetlerin, imparatorlukların başkenti olmuştur. Şimdi ise Dünya Kültür Başkentidir. Barışın, kardeşliğin, kültürün, hoşgörünün başkenti olmuştur. Bu şehir Asya ve Avrupa kıtalarını biraraya getirmiş ve kültürlerini kaynaştırmıştır.


     Havası, suyu, toprağı, insanı başka başka olan bu şehri, bu kıymetli mücevheri kim kaybetmek ister ki?


     Kimi bu şehre merak salar. Gelmek, tarihi eserlerini görmek, sarayları gezmek, pazarlarında dolaşmak hatta martılarına simit atmak ister. Bu şehir büyülü bir hayale sürükler. Kimileri için hayatın büyülü, gizemli, ışıklı tarafı olsa da; kimileri için bataklıktır. Kaybolur.


     Farklıdır dğer şehirlerden. İzmir’den, Ankara’dan, Viyana’dan, Roma’dan... Toprağı, suyu, insanları, mekanları apayrıdır.Farklı diyarlara götürebilir her an seni. Bazen taşı toprağı sıkar da kazanırsın ekmeğini. Sen de bu şehirde yaşarsan eğer o güzelim boğaza bakıp unutursun derdini. Birde o Kız Kulesinin hikayesini dinledin mi yanar kavrulursun. İki yakanın kopan düğmesi gibi duran Kız Kulesi...


     İşte bu şehir uzun bir tren yolculuğu gibidir. Tren hareket ettikçe pencereden farklı manzaralar görülür. Bakarken, ağlarken, gülerken hep hissedersin boynundaki ılık İstanbul rüzgarını, İstanbul’un yorgun nefesini.


     Şimdi gel de vazgeç İstanbul’dan. Araştırmalarıma göre 19.y.y’da çok zor durumda olan Osmanlı Devleti, 1.Dünya Savaşından yenik ayrılıyorlar. Tüm Anadolu olduğu gibi İstanbul da işgal altındadır.Mustafa Kemal Atatürk’ün öndeliğinde başlayan Kurtuluş mücadelesiyle Anadolu düşmandan kurtarılmıştır. Türk Ordusu 6 Ekimde İstanbul’a girerek İngiliz işgaline son vermiştir.


     İstanbul’u fethederek Türklere kapılarına açan Fatih Sultan Mehmet’e ve ikinci kez İstanbul’un Türk Yurdu olmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve Şanlı Türk Ordusuna minnetarım.


     Türk milleti olarak dünyanın en güzel şehri olan İstanbul’umuza sahip çıkalım. İstanbul anlatılmakla bitmez. Şairin dediği gibi ‘’ Ruhumu  eritip de kalıpta dondurmuşlar, Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.’’






Cansu Niğdelioğlu       8-B 123




1 yorum:

Alper ATAK
4 Nisan 2012 11:44

Araştırmalarıma göre İstanbul ....

BENDE ARAŞTIRDIM 22, 26, 28 VE 29 RAKAMLARINA ULAŞTIM

Yorum Gönder